MS 417 Depremi: Alanya–Manavgat ve Tsunami

Antalya’nın kıyı hattı bugün turizmle anılsa da, tarih boyunca hem bereketli hem de riskli bir bölgeydi. MS 417 yılında Alanya ile Manavgat arasında yaşanan deprem, yalnızca kara yapılarında değil, denizde de büyük bir felaket doğurdu. Bu sarsıntı bir tsunamiye yol açarak kıyı yerleşimlerini vurdu ve bölgedeki ticaret düzenini kökten değiştirdi.

Tsunaminin Vurduğu Kıyılar

Depremden sonra Akdeniz kıyılarında deniz aniden çekildi, ardından dev dalgalar kıyıya geri döndü.

• Alanya (Kalonoros): Liman duvarları yıkıldı, gemiler karaya sürüklendi.

• Manavgat Çevresi: Kıyıya yakın yerleşimler sular altında kaldı, tarım alanları tuzlu suyla doldu.

• Kıyı Yerleşimleri: Evler, depolar ve pazar alanları dalgaların altında kaldı.

Bu durum, bölgedeki ticaret ağını kesintiye uğrattı. Özellikle tahıl, şarap ve zeytinyağı ticareti için kullanılan depolar kullanılamaz hale geldi.

Ticari Rolün Kaybı

Pamfilya kıyıları o dönem Doğu Akdeniz ile Roma arasındaki ticaretin ana duraklarındandı. Ancak bu deprem ve tsunami sonrası:

• Limanların hasar görmesiyle gemiler başka güvenli noktalara yöneldi.

• Manavgat ve Alanya’nın bölgesel ticaretteki önemi azaldı.

• Kıyıdaki ekonomik canlılık uzun süre geri dönmedi.

Böylece, bir deprem yalnızca yapıları değil, bir uygarlığın ekonomik damarlarını da tahrip etmiş oldu.

Antik Çağdan Günümüze Ders

MS 417 depremi, Antalya kıyılarının yalnızca sarsıntı değil, tsunami riski altında olduğunu da hatırlatıyor. Bugün Alanya ve Manavgat sahillerinde dolaşırken gördüğün düz araziler, aslında bin beş yüz yıl önce denizin nereye kadar girdiğinin sessiz tanıkları.

Modern şehirlerde kıyı planlaması yapılırken, bu tarihsel gerçeklerin göz ardı edilmemesi gerekiyor. Antalya’nın deprem ve tsunami tarihi, bugünkü kentsel dönüşümün neden yalnızca binaları değil, kıyı şeridini de kapsaması gerektiğini açıkça gösteriyor.