top of page

Mekânın Dili: Felsefi Düşüncenin Mimariye Yansıması

  • Yazarın fotoğrafı: Svd
    Svd
  • 7 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Bir mimari formun neden “doğru” hissettirdiğini hiç düşündün mü?


Neden bazı yapılar zihnini açarken bazıları seni sıkıştırır?


Bunun cevabı estetikte değil, felsefede yatar.


Mimari; düşüncenin, dünya algısının ve insanın varlıkla kurduğu ilişkinin somutlaşıp mekâna dönüşmüş hâlidir.


Antalya gibi ışığı, doğası ve tarihi güçlü bir şehirde bu durum daha net görünür: Mekân, bir fikrin bedenlenmiş şeklidir.


Bu yazıda “mekânın dili”nin nasıl kurulduğunu, felsefi düşüncenin mimariye nasıl yansıdığını sade ama derin bir çerçeveyle anlatıyorum.


Antalya’da bir iç mekân ve dış mekânın ışık–gölge ilişkisi

Mekân Bir Düşünce Biçimidir

Mimarlık aslında duvar değil, düşünce inşa eder.

Bir yapının formu, işlevi ve oranları; mimarın dünyaya nasıl baktığını doğrudan yansıtır.


Felsefi düşüncenin mimariye verdiği üç büyük soru vardır:

  1. İnsan kimdir?

  2. Mekân ne işe yarar?

  3. Düzen nasıl kurulmalıdır?


Bu sorulara verilen yanıtlar, şehirlerin silüetine dönüşür.

  • Minimalizm → varlığı sadeleştirme düşüncesi

  • Brutalizm → gerçeği gizlemeden gösterme cesareti

  • Klasik mimari → düzen, oran ve denge arayışı

  • Akdeniz mimarisi → doğayla uyum ve ışıkla ilişki

Her mimari tarz bir felsefi iddianın fiziksel karşılığıdır.


Heidegger’in Perspektifi: Mekân “Barındırır”

Heidegger’e göre mimarlık; insanın varlıkla ilişkisini kuran bir “barındırma” eylemidir.

Yani mekân sadece içinde yaşanacak bir yer değil; insanın dünyayla bağ kurduğu varoluş alanıdır.


Bu bakış açısı Antalya için çok anlamlıdır:

  • Deniz ile dağ arasındaki sıkışma,

  • Işığın yönü,

  • Gölge kültürü,

  • Açık avlular…

Tüm bunlar sadece iklimsel bir çözüm değil; insanın kendini dünyaya nasıl yerleştirdiğinin göstergesidir.

Antalya’da evlerin açık balkonlu planı:

“Dünyayla temas etme” arzusunun mimari karşılığıdır.


Foucault’nun Heterotopyası: Paralel Gerçeklikler

Foucault, bazı mekânların “heterotopya” olduğunu söyler — yani alternatif gerçeklikler yaratan alanlar.


Antalya’da bu tür mekânlar çok belirgindir:

  • Kaleiçi’nin dar sokakları (kapalı, labirent)

  • Sahil bandı (açık, nefes alan)

  • AVM’ler (kapalı kamusal alan)

  • Turizm bölgeleri (yapay pozitivite)

Bu mekânlar farklı davranış stilleri üretir.

Yani şehir mimarisi sadece bedenini değil, zihinsel modunu da değiştirir.


Mekânın Dili: Oran, Işık, Boşluk

Bir mekânın sana ne söylediği üç unsurla belirlenir:


1. Oran

Oranlar insan psikolojisini doğrudan etkiler.

  • Dar koridor → baskı

  • Yüksek tavan → özgürlük

  • Simetrik plan → düzen duygusu

Antalya’daki modern dairelerde yükselen tavan trendi, konutların “nefes alma mekânı”na dönüşmesinin göstergesidir.


2. Işık

Işık yönü bir felsefedir.

Antik Yunan tapınakları güney ışığını, İslam mimarisi gölgeyi kutsar.

Antalya’da ışığın güçlü olması, hem iç mekânların hem cephelerin gölge-ışık kontrastıyla tasarlanmasına neden olur.


3. Boşluk

Boşluk deneyimdir.

Antik avlular, bahçeler, atriumlar…

Boşluk, insanın zihinsel alanını büyütür.

Bu nedenle iyi mimarinin özü “boşluğu yönetebilmek”tir.


Antalya Üzerinden Bir Okuma

Antalya’nın mimarisi üç farklı felsefi okumanın birleşimidir:


  1. Akdeniz felsefesi:

    • ışığın kutsanması

    • yaşamın dış mekâna taşması

    • rüzgâr ve gölgenin değerli olması


  2. Modern felsefe:

    • işlevsellik

    • minimalizm

    • sürdürülebilirlik

    • açık planlar


  3. Tarihî felsefe:

    • taşın hafızası

    • dar sokaklar

    • savunma mimarisi

    • avlu kültürü

Bu üç düşüncenin bir arada var olması şehrin “dilini” zenginleştirir.


Mekân Neden Konuşur?

Çünkü mimari, insanı şekillendirir.

Bir evin akışı davranışını değiştirir:


  • Açık mutfak sosyallik üretir

  • Büyük balkon dışa açıklığı artırır

  • Kuzeye bakan küçük pencereler içe kapanma yaratır

  • Yüksek tavan özgüveni tetikler

Mimari bir felsefe değilmiş gibi görünür;

ama mekânın dili, insanın düşüncesini sessizce yeniden programlar.


Sonuç

Mimari yalnızca inşa edilen bir şey değildir; düşünülen bir şeydir.

Her yapı bir dünya görüşünü taşır.

Bir şehir, mimarisi kadar güçlü, mimarisi kadar cesur, mimarisi kadar tutarlıdır.

Antalya’nın mimarisinde felsefenin izini görmek çok kolaydır:

Işık, gölge, oran, boşluk…

Hepsi insanın kim olduğuna dair sorulara verilen yanıtların mekânsal hâlidir.

Bir şehrin dilini anlamak istiyorsan, önce onun mekânlarını dinlemeyi öğrenmelisin.

Yorumlar


Sevde Gül Eren

KENTSEL DÖNÜŞÜM DANIŞMANLIĞI

Emlak - Alım - Satım - Kiralama

  • alt.text.label.Facebook
  • alt.text.label.LinkedIn
  • alt.text.label.Instagram
  • alt.text.label.YouTube

©2022, Sevde Gül Eren. Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page