top of page

Gerçek Öğretmen Kimdir? Çocuklukta Atılan Bir Çizik, Hayat Boyu İz Bırakır

  • Yazarın fotoğrafı: Svd
    Svd
  • 2 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Bugün 24 Kasım. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü anarken “gerçek öğretmen” kavramı üzerine yeniden düşünmek gerekiyor. Çünkü her öğrencinin hafızasında bir dönüm noktası vardır: Seni büyüten, cesaretlendiren bir öğretmen de olabilir; seni kıran, eğitimle bağını koparan biri de. Ben bu iki ucun da tanığı oldum.


öğretmen tahta öğrenci

İlkokulun ilk yılları, ağabeyimi de okutan, güven veren, sakin bir öğretmenle geçti. Çocuk aklıyla bile fark ettiğim şey şuydu: Eğitim, öğretmenin karakteriyle başlıyor. Ne yazık ki ikinci sınıfın ikinci döneminde bu güven ortamı bir anda yıkıldı ve yerini gücü yanlış kullanan bir figür aldı.


Ben yaramaz bir çocuk değildim. Sessizdim. Öğretmenini özleyen, içine kapanık küçük bir kız. Annem 3 çocuklu bir ev hanımıydı; okulda sürekli görünme, hediyeler verme, öğretmene yaranma gibi davranışlara ayıracak zamanı da nakti de yoktu. Ama bu “yokluk” sınıfta istemeden bir statüye dönüşüyordu. Hediyeler getiren velilerin çocukları ayrıcalıklıydı. Öğretmen davranışları buna göre şekilleniyordu. Görünmeyen bir çocuksan, kayırılma şöyle dursun, suçun bile başkasından sana yazılıyordu.


Benim için kırılma noktası buydu:

Kayırmacılık, adaletsizlik ve sistematik aşağılamanın, bir çocuğun eğitimle olan bağını nasıl kopardığının canlı örneği.


Dövülmek, bağırılmak, hakaret edilmek… O yaşta bir çocuğun “öğretmenine uyum sağlayamaması” diye bir şey yoktur. Sorun çocukta değil, yetişkinde olur. Benim için de öyleydi. Elindeki kalın ahşap sopayla kimseye uygulamadığı cezayı bana uygulayan bir öğretmenin varlığı, notlarımın yere çakılmasıyla sonuçlandı. Bunun adı pedagojik bir yaklaşım değil; öğretmenlikten çok uzak, gücün kötüye kullanımına girer.


Bugün geriye dönüp baktığımda netleşen bir şey var:

Gerçek öğretmen, çocuğu görür. Sahte öğretmen ise gücü görür.

Benim yolum sahte bir öğretmenin elinde yara aldı; ama bu yara ileride ne yapacağımı, nasıl konuşacağımı, nasıl çalışacağımı belirleyen bir eşiğe dönüştü.


Bu yüzden bugün Öğretmenler Günü’nü kutlarken içimde tek bir ayrım var:

Gerçek öğretmenlere saygıyla. Gerçek olmayanlara ise bir daha asla sessiz kalmama sözüyle.


Umarım adı geçen kişi de zaman içinde neyi, kime, nasıl yaptığını fark edebilecek bir hayatın içinden geçmiştir. Çünkü bazı davranışların bedelini çocuklar sessizce öder; ama yetişkin olduklarında sessizlikleri kalmaz. Bugün yazdığım bu satırlar bunun kanıtı.

Yorumlar


Sevde Gül Eren

KENTSEL DÖNÜŞÜM DANIŞMANLIĞI

Emlak - Alım - Satım - Kiralama

  • alt.text.label.Facebook
  • alt.text.label.LinkedIn
  • alt.text.label.Instagram
  • alt.text.label.YouTube

©2022, Sevde Gül Eren. Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page