Antalya Neden Bu Kadar Yanıyor? Orman Yangınları, Çarpık Kentleşme ve Kentsel Dönüşüm Gerçeği
- Svd

- 25 Tem
- 2 dakikada okunur
Orman yangınları artıyor. Ama asıl yangın, sistemin kendisinde.
Antalya başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok bölgesi yaz aylarını korku dolu günlerle geçiriyor. Ormanlar yanıyor, şehirler nefessiz kalıyor. Her yaz aynı senaryo, aynı çaresizlik… Peki neden değişmiyor?
Bu yazıda:
Yangınların ardındaki kentleşme politikalarını,
Denetimsizlikleri,
Kentsel dönüşümün neden sadece bir “bina meselesi” olmadığını,
Ve şehir planlamasında neleri kaybettiğimizi konuşacağız.
Artan Orman Yangınları: Doğa Alarm Veriyor, Ama Kim Duyuyor?
2021'den bu yana orman yangını istatistikleri her yıl daha da korkutucu hale geliyor.
Sadece 2023 yazında Türkiye’de 2.446 orman yangını çıktı. Bunun 292’si Antalya’daydı.
Nedenleri mi?
Plansız yerleşim alanları
Yasal boşluklardan faydalanılarak yapılaşan ormana yakın konutlar
Gerekli müdahale araçlarının hâlâ yetersiz olması
Ve en acısı: Tüm bu yangınların %90’ı insan kaynaklı.

Çarpık Yapılaşma: Binalar Yanıyor Çünkü Başından Yanlış Yapıldı
Yangınların bu kadar yayılabilmesinde yapıların doğayla iç içe olması değil, plansız ve denetimsiz olması etkili.
Antalya gibi şehirlerde “sahile yakın” ya da “orman manzaralı” diye satılan yerlerin büyük kısmı:
İmar affıyla geçici statüye kavuşturulmuş,
Denetimsiz yapılmış,
Yangın yönetmeliğiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan yapılardan oluşuyor.
Bu sadece çevre sorunu değil, can güvenliği sorunu.
Kentsel Dönüşüm: Sadece Bina Yenilemek Değil, Yaşamı Yeniden Kurmak
Yangınlara karşı en etkili koruma yöntemlerinden biri akıllı şehir planlamasıyla yapılmış kentsel dönüşüm projeleridir.
Ama Türkiye'de kentsel dönüşüm ne yazık ki hâlâ sadece şu 3 başlığa indirgeniyor:
Riskli bina tespiti
Yıkım kararı
Müteahhit ilişkileri
Doğa temelli planlama, yangın dirençli kentleşme, altyapı projeleri, sosyal alanlar, iklim planları yok.
Yani bina yenileniyor ama sistem yenilenmiyor.
Antalya’nın Şehir Planlamasına Duyduğu Özlem
Antalya’da yaşayan herkes farkında:
Bu şehir plansız büyüyor.
Varsak’tan Konyaaltı’na kadar hemen her bölge:
Araç kapasitesinin çok üzerinde trafiğe maruz kalıyor,
Yaya yolları, yeşil alanlar, acil toplanma merkezleri yok denecek kadar az,
Altyapı her yaz çöküyor.
Antalya'nın asıl ihtiyacı yeni lüks konutlar değil, iklim krizine karşı dayanıklı bir şehir modeli.
Devletin ve Belediyelerin Geciken Müdahalesi
Orman yangını çıktığında herkes aynı soruyu soruyor:
“Neden hâlâ müdahale edilmedi?”
Cevap şu:
Orman Bakanlığı ile yerel belediyeler arasında net görev dağılımı hâlâ tartışmalı
Hava araçları yetersiz ya da geç temin ediliyor
Yangına karşı görevli personel sayısı düşük
Ve en kötüsü: Bütün bu süreçte vatandaşa şeffaf bilgi sunulmuyor.
Yavaş İşleyen Hukuk ve Bürokrasi: Suçlu Belli Ama Ceza Yok
Yangın çıkartanlar yakalansa da:
Mahkeme süreçleri yıllar sürüyor
Tazminatlar caydırıcı değil
Denetim görevini ihmal eden kamu personeline yaptırım uygulanmıyor
Hukuk hızla değil, alışkanlıkla işliyor.
Toplumsal Çaresizlik: Her Yaz Aynı Senaryoyu İzliyoruz
Bir yangın başladığında Antalya’da herkesin aklına ilk gelen şey şu:
“Bu kez nereye sıçrayacak?”
Korkuteli’nden Kaş’a, Alanya’dan Manavgat’a…
Toplumun yangına verdiği tepki artık refleks haline gelmiş durumda:
Sosyal medyada yardım çağrısı
Hortumla evinin arkasını söndürmeye çalışan insanlar
Tahliye edilen köyler
Göz göre göre gelen felaket…
Ve sonra unutuluyor. Tıpkı geçen yıl olduğu gibi.
Sonuç: Bu Bir Doğal Afet Değil, İhmalin Afeti
Yangınları sadece “doğal afet” diye nitelendirip geçemezsin.
Çünkü bu yangınlar:
Denetlenmeyen yapıların,
İşlevsiz planlamaların,
Geciken müdahalelerin,
Ve ciddiye alınmayan çevre politikalarının sonucudur.
Artık çözüm, bireysel dayanışma çağrılarının ötesinde.
Kentleri yeniden tasarlamak zorundayız.
Ama karar vermek sana kalmış.
Çünkü bundan sonrası, kader değil — plan meselesi.
📍 Daha fazla yazı için: https://sevderengayrimenkul.com/blog



Yorumlar